Attike şehrinin koruyuculuğu için mucizelerini yarıştıranlar arasından, tuz gölü yaratan Poseidon’un değil de zeytin ağacı filizlendiren Athena’nın seçilmiş olmasının bir sebebi vardır elbet. Bir zeytin ağacının Homeros’un kulağına “siz gittikten sonra da burada olacağım” demesinin de bir sebebi elbet vardır. Peki günümüzde bu kutsal ağacı düşman bellemelerinin sebebi nedir?
Bu soruya cevap vermek zor, zira her gün düşman ilan edilenlerin sayısının arttığı bu memlekette, yaşayan her güzel şeye karşı bir yıkım hevesi almış başını gidiyor. Yine de dört bir yandan seslerin yükseldiği, iptal davalarının ardı ardına açıldığı bu sürece önce biraz yasal açıdan bakalım; neymiş bu hukuktan faydalanarak doğayı talan etme hevesinin ardında yatan sebep?
Değişiklik Ne Diyor?
1 Mart 2022’de 31765 sayılı Resmî Gazete’de bir yönetmelik yayımlandı. Tam da Akbelen İkizköy zeytinliklerinde yapılacak olan keşfin sabahına bu haberle uyandık. Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, “sonrasında rehabilite edilip eski haline getirilmek” şartıyla zeytinlik alanları maden faaliyetlerine açtı.[1]
“…zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınmasına, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine …”
“Zeytin sahasının taşınmasının mümkün olmadığı durumlarda sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilmesi için madencilik faaliyeti yürütecek kişinin madencilik faaliyetleri bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini ve Tarım ve Orman Bakanlığınca uygun görülecek alan da dikim normlarına uygun, faaliyet yürütülecek saha ile eşdeğer büyüklükte zeytin bahçesi tesis edeceğini taahhüt etmesi zorunludur…”
Peki bu değişikliğin gerekçesi nedir? Maddeye bakarsanız ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak olduğunu sanıyorsunuz ancak biraz araştırırsanız namıdiğer beşli çetenin ihtiyaçlarını karşılamak için olduğunu anlıyorsunuz.
Değişiklik Hukuka Uygun mu?
Hukuka uygunluk tartışması yaparken ülkedeki adaletin geldiği nokta konusunda Av. Selçuk Kozağaçlı’yı şu sözüyle anmak isterim.
“Hukuk diye helvadan put yapmışsınız, acıkınca yiyorsunuz.”
Zeytinin ana mevzuatı diyebileceğimiz 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’un 20 maddesinde; ”Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez.” hükmü yer almaktadır. Bununla birlikte Anayasa’nın 44 ve 45 Maddeleri tarımın, üreticinin ve tarımsal üretim alanlarının korunmasını anayasal güvence olarak tanımlayarak devlete bu koruma için sorumluluk yüklemektedir. “Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır.”2 Hem kanunun hem anayasanın bu açık hükümlerine rağmen zeytinlik alanlarının bir yönetmelik maddesiyle madencilik faaliyetlerine açılması normlar hiyerarşisinin yerle bir edilmesidir. Bu hiyerarşiye göre anayasa-kanun-yönetmelik sıralamasında alt normun üst norma aykırı düzenleme içermesi hukuka aykırıdır. Zeytinliklere kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamayacağını düzenleyen bir kanunu ve zeytincilik faaliyetiyle uğraşan köylüyü koruyan anayasayı yok sayıp zeytin alanlarında madencilik faaliyeti yapılabilir demek, ülkede biz yasalardan üstünüz zihniyetinin hüküm sürdüğü anlamına gelmektedir.
Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yetkisinde olan bir kanun ve yönetmeliğe aykırı olarak kendi sorumlu olduğu yönetmelikte değişikliğe giden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı “yetki gaspı” yapmış durumdadır. Bununla birlikte Anayasa 90 madde gereği taraf olunan uluslararası sözleşmelerin kanun hükmünde sayılacağı düşünülecek olursa akıllara “Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması” ve “Paris İklim Anlaşması” gelmelidir. Bu anlaşmalara taraf olarak zeytinin ve zeytincilik faaliyetlerinin korunması taahhüdü verdiğimiz gibi iklim kriziyle mücadele ile ilgili de verilen taahhütler mevcuttur. Ancak gerek insan eliyle kurulan gerek “delice” diye bilinen kendi kendine oluşan zeytin ormanlarını madencilik faaliyetine açarak ne ağacı koruyorlar ne de bu ormanların sera gazı salınımını engelleyebilecek birer yutak alan olduğunu ön görüyorlar. Özellikle Paris İklim Anlaşması sonrası yayımlanan eylem planlarına bakılacak olursa ülke sıfır karbon hedefi için canını dişine takmış gibi görünse de yapılan tek değişikliğin bakanlığın adı olmasının da ne dünyaya ne ekosisteme bir faydası var ne yazık ki.
Zeytin Ezeli Düşman Mı?
Birbiri İçin Yaşamak
Şirketlere Bağlı Toplum
Kaynaklar:
[1]https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/03/20220301-11.htm
[2]https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.2709.pdf
[3]https://dogaladogru.com/kultur/dogada-hicbir-sey-kendisi-cin-yasamaz
[4]Özer Akdemir, Doğa ve Direniş Öyküleri, Yeniinsan Yayınevi, İstanbul, s.138
[5]Deniz Gezgin, Bitki Mitosları, Pinhan Yayınevi, İstanbul, 2021, s. 318
Görsel: https://www.evimdergisi.com.tr/
[…] 1 Mart 2022’de 31765 sayılı Resmî Gazete’de bir yönetmelik yayımlandı. Tam da Akbelen İkizköy zeytinliklerinde yapılacak olan keşfin sabahına bu haberle uyandık. Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, “sonrasında rehabilite edilip eski haline getirilmek” şartıyla zeytinlik alanları maden faaliyetlerine açtı.[1] […]